15 Kasım 2014 Cumartesi

Zaman Hep Aynı

Zaman akıp gidiyor
İnsanoğlu anlayamıyor zaman nasıl bu kadar hızlı ilerliyor
Zamanda değişen tek şey takvim yaprakları
Hayat hep aynı
Zaman ölümsüz
İnsanoğlu ölümlü
Bizi hep yarı yolda bırakıyor
Zamanın gücü
Sen değişiyorsun,büyüyorsun
Zaman hep aynı
Hiç değişiyor mu altmış dakika,altmış saniye,altmış salise
Ama sen ölüyorsun
Belkide farkında olmadan sana vaat edilen zamanı da öldürüyorsun
Uzun bir sonbahar gecesi
Işıkların kapalı,dışarıda yağmur sesleri
Ve sen saatin tik taklarını duyuyorsun
Ölüm yaklaşıyor farkındasın 
Ama elinden de bir şey gelmiyor
Zaman hiç yaşlanmıyor
Sadece bizi yaşlandırıyor
Kalp atışım bile yetişemiyor zamana
Hayallerin,umutların gerçekleşmedikçe
Ne faydası var ki zamanın insana
Zaman hep aynı
Değişen tek şey yaşamın farkı

11 Kasım 2014 Salı

Umduğumdan Daha Güzelmiş Üniversite

Okulumu çok seviyorum.Hayalimdeki üniversite farklıydı.Kazandığım üniversiteyi duyunca üzülmüştüm gerçekten.Ne kadar da yanılmışım.Arada insan ön yargılarını bir tarafa bırakıp öyle düşünmeyi bilmeli.Arkadaşlarımı çok seviyorum.Bana her konuda yardımcı olmaya çalışıyorlar sağ olsunlar.Lisedeki gibi bir gruplaşma söz konusu değil en önemlisi.Herkes birbiriyle arkadaş,kimse kimsenin arkasından konuşmuyor.İnsanlar birbirlerine değer veriyor.Ama ben bazen yine de umursanmıyormuşum gibi hissediyorum kendimi.Galiba saçma sorular sorarak uzaklaştırıyorum kendimi insanlardan.Kendime biraz çeki düzen vermeliyim.Çünkü artık büyüdüm ve resmen bir üniversiteliyim.Üniversitem eğitim fakültesi ve dersliklerde ders işliyoruz.Amfilerde okumak isterdim.Ama böyle derslikte olmak daha iyi.Profesörlerimiz biraz ilginç olsalar da yine de çok seviyorum hocalarımı.Bölümümü seçerken çok kararsızdım,tarih öğretmenliğini daha çok istiyordum.Fakat derslerimi,arkadaşlarımı ve hocalarımı çok seviyorum.Şimdi iyi ki bu okuldayım diyorum içimden.Geçen gün yazılı anlatım dersinde hoca okulumuz,hocalarımız ve derslerimiz hakkında bir kompozisyon yazmamızı istedi.Ben tercihlerden başlayıp,üniversiteyi kazandığımda yaşadığım hayal kırıklığını ve sonra okulumu çok sevdiğimi yazdım.Umarım beğenir hoca.
 Geçen cuma Ezgi bana İngilizce çalıştırdı.Yahu bir insan hiç mi bir şey anlamaz bu dersten.Kız bana resmen bir saat simple present tense'i anlattı.Bana bu kadar katlanan tek insan.Lisede yanına oturduğum,üç senedir tanıdığım ve teneffüste sürekli birlikte gezdiğim arkadaşım bana on beş dakika anlatıyordu sadece.Ezgi'yi ise şunun şurasında sedece üç aydır tanıyorum.O da benim zorlamam sayesinde.En sonunda Ezgi bana 'Sen çok inatçısın,kendini ben yapamam diye kapatıyorsun,anlamıyorsun'dedi.Aslında çok inatçı değilimdir,kendimce.Sosyoloji sınavım hariç İngilizce sınavım bile güzel geçti.Finallerin bu kadar kolay olmayacağını söylüyor hocalar.Hiçbir dersten kalmak istemiyorum.Nedense çalışmakta gelmiyor içimden.Beynim ve ruhum artık yorulmuş gibi.Anneme sorsan ohoo ben sizin yaşınızdayken deyip başlar gençliğini anlatmaya.Keşke bende öylesine dinamik olabilsem.Olamıyorum işte,çok sıkıldım hayattan ve insanlardan. 
 Canım annem, hayatta en büyük destekçim.O olmasaydı buralara kadar gelemezdim ben.Çocukken hiç unutmuyorum,kalemi defteri fırlatıp'okumayacağım ben'diye haykırdığımı.Çocukken sağlık problemim vardı,hastahaneye gitmekten okula gidemezdim.Eğer o gün annem son ders son derstir deyip elimden tutup da o son derslere götürmeseydi beni belki bugün burada bile değildim ben.Hayatta her şeye rağmen tüm yokluğa rağmen dimdik ayakta durabiliyor annem.En azından öyle her şeyi benim gibi umursayayım demiyor.Her şeye rağmen bende onun gibi olmak istiyorum.Öylesine dimdik ve öylesine yıkılmaz.

6 Kasım 2014 Perşembe

BİR 10 KASIM GÜNÜ

Bir 10 kasım günü
Bırakıp gittin Türk milletini
Oysa ben hiç göremedim seni
Ama seninde dediğin gibi
Beni görmek demek behemahal yüzümü görmek değildir.Benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.

Hayatım boyunca asla unutmayacağım seni,
Bize Türk milletine emanet ettiğin ilkeleri,
Gözlerindeki o ışıktan aldığım ilhamla hep gideceğim ileri.

Bir 10 kasım günü
Gözlerini yumdun hayata,
Yas içindeydi bütün dünya,
Türkiye Dolmabahçe'de veda ediyordu sonsuz Ata'ya



1 Kasım 2014 Cumartesi

'Aşk'tan muhabbetler


Yaşım on dokuz ve ben o kadar geç kalmışım ki hayata.Daha yeni başlıyorum yaşama.Benim miladım iki bin on dörtte başlıyor sanki.Üniversitede ortam çok farklı.O kadar sıcak ki ortam.Her biri benim için çok değerli arkadaşlarımın.Onların yanında ne kadar da değerli olduğumu hissediyorum.Bugün ilk dersimiz İngilizce'ydi. İnsan hiç mi bir şey anlamaz bu dersten.Bütün sınıf uyuyoruz bu derste neredeyse.Katılım çok az.Ama bir şekilde benim bu dili öğrenmem gerek.Ben daha Türkçenin dil bilgisi ile cebelleşirken,nasıl olur da başka bir dilin dil bilgisini çözmeye çalışabilirim ki?Ders bitti.Bizim grup toplandık Burger King'e gittik.Bir meyve, bir sebze, bir mantı muhabbetidir dönüyor.Arkadaşlarım aralarında'mantı gördüm'diye şakalaşıyor.Gülüyorum,tamam ama saçma geliyor böyle muhabbetler.Bir sürü güzel sevgi sözcüğü var dilimizde, mantı ne abi.Sonraki dersimiz eğitim bilimlerine giriş dersi.Bu dersi ve hocamızı çok seviyorum.Öğretmenlik için formasyon dersi bu ders.Nasıl iyi bir öğretmen olunur?sorusuna mükemmel cevaplar veren bir ders.Ben ilkokuldan beri öğretmen konusunda çok şansızdım.Asla kendimi ifade edebilen bir öğrenci olamadım.Ne kadar da zor insanın bildiği halde bildiklerini karşısındakine aktaramaması.En azından lise yıllarım ilköğretim yıllarıma göre daha iyiydi.Dersin bitiminde yine bizim grup cafeye gittik.Fotoğraf çekildik,langırt oynadı arkadaşlar.Sonra bir ara eski sevgili muhabbeti başladı aramızda.Herkeste bir aşk acısı var.Herkes anlatıyor yaşadığı aşk hikayelerini.Benim anlatacak hiçbir şeyim yok.Utanırım ben böyle şeyleri konuşmaktan zaten.'Benim aşklarım hep platonikti'dedim.Nasıl o an herkesin içinde diyebilirdim ki ilkokulda bir çocuğa aşık olduğumu ve çocuğun yüzüne mal mal bakarken bana dil çıkardığını?Burada nasıl söylüyorsun diyebilirsin ama burada ortam çok farklı.Kendimi hep çirkin hissederdim ki çocukken gerçekten çirkindim.Bildiğin şişkoydum.Ama yine de bakmayan yoktu diyemem.Abim benimle dalga geçer 'bidon oldu fidan'diye mesela.Neyse bu aşık olduğum çocuk benim köylümdü.Bir tek ben değildim ki peşinde koşan.Daha ilk okuldayız, bir gün en yakın arkadaşım bana 'hoşlandığın biri var mı?'dedi.Bende başka bir çocuğu söylemiştim.Nasıl bir psikopatsam iki kişiden birden hoşlanıyordum.O da bana hoşlandığı kişiyi söyledi.Meğer o da benim hoşlandığım çocuktan hoşlanıyormuş.Hiç bozuntuya vermedim.Bana 'akraban olduğu için söyleyemedim,utandım'dedi.Bu yaz benim akrabam ve aynı zamanda da arkadaşım olan biriyle sözlendi.Mutluluklar dilerim onlara.Sonuçta ben bir çocuktum o zamanlar geldi,geçti.
 Aşk bana çok hayal kırıklığı yaşattı.Şimdilerde aşık olmaya korkuyorum.Kilitledim kalbimin aşka giden kapılarını.Ama yanımdaki kızlar çıkma teklifi aldıkça kendimi çirkinmişim gibi hissediyorum.Kimsenin yüzüne bakmıyorum.Onlar benim gibi değiller ki.Şu çocuk çok yakışıklı,ay bu çocuk çok yakışıklı derdindeler.Yaşadığım semtten midir nedir bilmiyorum ama yüz ifadem sokağa çıktıktan sonra çok sert oluyor.Bazen arkadaşlarımı kıskanmıyor değilim ama ben böyle şeylerle ilgilenmiyorum da artık.Benim için sadece okulum ve derslerim var.Önümüzdeki hafta başlıyor işte vizeler ve benim hala ders çalışasım yok.Al işte olur mu böyle?Hani ideallerin vardı senin.Hani sana öğretmenlerinin davrandığı gibi davranmayacaktın öğrencilerine onlar için bir yol gösterici olacaktın.O zaman al eline kalemini,defterini otur çalış diyor içimdeki ses ama ben isteksizliğime yeniliyorum bir anda.Artık kendimi toplamalıyım,çünkü çoktan TATİL BİTTİ!!

24 Ekim 2014 Cuma

Kahrolsun Bazı Şeyler

Her gün aynı başlangıçlara uyanıyorum.Her sabahım aynı,hayatımda değişen tek şey mevsimler.İşin garip tarafı her gecemde aynı,sadece uyuyorum.Arada bir sokağa çıkmıyor da değilim.Fakat orada da durum değişmiyor ki sadece yüzler değişiyor ama düşünceler hep aynı.Hep bir geç kalınmışlık,hep hüzün,umut var o yüzlerde.Sahi neden yaşıyor ki insan?Eğer mutlu olamayacaksa bu hayatta neden yaşıyor?Ufacık bir tebessümü bile neden çok görüyorlar ki birbirlerine ve en önemlisi neden her şeyi yanlış anlıyor bizim gibi toplumlar?Neden herkes birbiriyle uğraşıyor kendini geliştirmek kendine bir bakmak varken?Neyse nedenlerim bitmez ki şimdi benim.Ağabeyimin deyimiyle 'hayat çok garip'.Düşünmekten bir türlü kendime zaman ayıramaz oldum.Birde ince düşünmekten etrafımdaki insanları da kendimden soğuttum.Bak işte yine yalnızım çünkü unutuldum.Yabancı insanların sohbetine daldım bir ara.Kulağımda müzik vardı.Sahi ben onları dinlemedim ki onlar gülüyordu,bende gülüyordum.Sabah sabah çimlerin üzerine yağan yağmur ne kadar da güzel kokuyordu.İçime kadar çektim tüm nefesimle yağmur kokusunu.İnsanı ne kadar da ferahlatıyordu.Nasıl da belli oluyor sonbaharın geldiği böyle.Ağaçların arasından gökyüzüne takılı kalıyor bakışlarım.Gökyüzü yüreğim gibi koyu bulutlarla kaplanmış.Hayatın hep hüzün dolu ve karamsar yönlerini aldığımdan sokaklarda iyi gelmiyordu yüreğime.En iyisi yaşamımın 3/2 sini geçirdiğim evimdi.Kitaplarım,yatağım,odam,kedilerim dış kapıdan çıktıktan sonraki rastladığım hayattan daha güzeldi.Kimse sinirlendirmiyordu ki burada beni.Keşke çocukken istemeyerek gittiğim ve dolayısıyla başarısızla sonuçlana o bağlama kursuna tekrar gidebilseydim.Hayat dediğin böyleydi işte hep bir pişmanlık,hep bir geç kalmışlıklarla dolu.
 Düşüncelerime esir düştüm yine bu aralar.Çok yakında vizelerim var.Artık düşünmeyi,düşüncelerimi,mutsuzluklarımı bir kenara bırakmamın vakti gelmiş gibi.Olmuyor yapamıyorum,metroda bile olsa gözyaşlarıma hakim olamıyorum.Ah bu dirençsizliğim...Ne olurdu sanki biraz daha sabretsen de eve geldiğinde hunharca ağlasan ya da takmasan kimseyi.Öyle çok isterdim ki eteğimdeki hüzünleri,mutsuzlukları,umutsuzlukları bir moloz yığını gibi yeryüzünün en ücra köşelerine dökmeyi.Ben bu kadar düşünmekle ve üzülmekle ya alzheimer olurum ya da kalp hastası.Ah birde düşüncelerimi ifade edebilsem.Neden böyle oldum ki ben.Herkes her ağzına geleni söylerken ben neden hep söyleyemediklerim için pişmanlık duyuyorum.Neden umursuyorum ki bu kadar insanları?Tek tesellim okul.Orada arkadaşlarımla geçirdiğim vakitler çok değerli benim için.Hepsi de öyle iyiler ki.Bir de İngilizce dersi olmasa daha iyi olurdu.Zaten dersten hiçbir şey anlamıyorum.Hoca da gelmiş bana soru soruyor.O derslikten ötekine koşturmak yoruyor yeterince zaten.Haftanın beş günü metro ile gele gide,gele gide metrodaki gprs kadının söylediklerini bile ezberledim.O da olmasa İngilizcemin hali perişandı.Artık kendi kendime pencereleri,kapıları kapatırken bile 'lütfen dikkat kapılar kapanacak'demekten kendimi alıkoyamıyorum.En nefret ettiğim şeylerden biri ise zamanımı boş yere harcıyor olmak.Bir türlü ayak uyduramıyorum zamana.Nedense artık yaşlandığımı hissediyorum.Bir bıkkınlık var üzerimde bir türlü üzerimden atamadığım.Bir geç kalınmışlık var neye,nasıl olduğunu çıkaramadığım.

Unutulmuş gibiyim sanki bugün biraz,gökyüzünde çakan şimşekte adım var.
Nasılda güzel yağıyor böylesine yağmur.
Bak!Aydınlattı şimşek penceremden içeri odamı.
Sanki gök gürleyerek bir şeyler söylemek istiyor.

7 Ekim 2014 Salı

Doğum Günüm

Doğum günümün bayramın üçüncü gününe geldiği için çok sevinçliydim.Hem bayram hem doğum günü ne güzel değil mi?Üstelik bu sefer Norveç'ten gelen teyzemin kızı,eniştem ve Karabük'te okuyan ablam olacaktı yanımda.Ama maalesef teyzemin kızının babaannesi yüz felci geçirdiği için fenalaşmış canım kuzenim.Zaten hasta,ayakta zor duruyor.Hakkari'de şark görevi yapan ablam gelemedi maalesef sağlık sorunlarından dolayı.Çünkü zaten iznini geçirdiği ameliyat dolayısıyla kullanmıştı.Eniştem sağolsun çıktı geldi doğum günümde.Sonra hazırlandık,çıktık dışarı.Önce Karşıyaka Çarşıyı gezdik,sonra vapura binip Konak'a geçtik.Kemeraltında gezdik biraz.Eniştem ve Karabük'te okuyan ablam bana kolye aldılar.Zaten takı takmayı çok severim,kolyelerim de kendi zevkime göre.Ayrıca kolay kolay beğenen biri olmadığım için benimle birlikte alınan hediyelere ayrı seviniyorum.Ama hediye hiçte önemli bir şey değil benim için.Sadece doğum günüm ben söylemeden hatırlansın istiyorum ve 'Doğum Günün Kutlu Olsun Gamze'demeleri benim için en güzel hediye.Gezdik geldik semtimize.Ben oje almaya gittim kendime eniştem ve kardeşim dışarıda beni bekliyorlar.Ben nereden bile bilirdim ki onların arkamdan doğum günüm için yapacakları sürprizi konuştuklarını.Gittiğim yerde oje bulamayınca yukarıdaki zücaciye gittik.Eniştemi ise eve yolladık bizi beklemesine gerek olmadığını söyleyerek.Kardeşimle zücaciye giderken yolda akrabalarımızı gördük.Onların da bayramını kutladık ve biraz konuştuktan sonra ojelerimizi alıp evin yolunu tuttuk.Yemeğimizi yedi,kardeşim fotoğraf çekileceğimizi güzel giyinmemi söyledi.Sonra beni oyalamaya çalıştı'Gamze sen maillerine bak bakalım doğum günü mesajları var mı?'diyerek.Bende giyindim üstümü gözüme eyeliner sürüyordum.'Gamzeee koş,gel fotoğraf çekiliyoruz neredesin?'diye seslendi salondan.Bende eyelenirımı düzeltip elimi yıkayasıya kadar geç kaldım biraz.Salona bir girdim.Eniştemin elinde pasta annem,babam,büyükbabam,eniştem,kardeşim 'iyi ki doğdun Gamzeee'diye bağırıyorlar.Çok mutlu oldu,ne yapacağımı bilemedim.Bir dilek tuttum ve pastayı üfledim.Benim haberim yok hala pastayı eniştemin aldığından.Büyükbabam aldı sandım pastayı vallahi bir an.Kardeşim anlattı bana bütün olup bitenleri,arkamdan kurdukları bu güzel sürprizi.Bir sürü fotoğraf çekildim.Pastanın en büyük kısmını ben yedim.Doğum günü çocuğu olmak ne güzel yahu.
 Doğum günlerini artık eskisi gibi sevmiyorum ya.E büyüdük artık yahu.Bir de bir yaş daha arttıkça yaşın yaşlandığının farkına varıyor insan ve istemiyor doğum günü kutlamak falan.Şaka maka yaş on dokuz oldu.Yahu ne çabuk büyüdüm ben.Hep çocuk kalmak istiyorum.Çünkü o zaman bu kadar yıpratmazdı hayat beni.Ne yıprancan daha yahu yolun başındasın,yaşın kaç deme çünkü gerçekten sıkıldım hayattan.Belki hayattan değil ama iki yüzlü insan kalabalıklarından,hiç gerçekleşmeyen hayallerimden sıkıldım artık.(Bir de okul yolundan sıkıldım)Doğum günü sürprizimi çok beğendim.Ablam ve kuzenimde yanımda olsaydı keşke.Hayat bu bazen senin istediğin gibi yolunda gitmiyor bazen bazı şeyler.En iyisi mi sen benim gibi olma her şeyi kafana takma ;)

Bunu nette buldumm.Ne güzel değil mi?

3 Ekim 2014 Cuma

Metro İsyanım ve Takıntılarım



Hayatımın yarısı metro ve otobüs beklemekle geçiyor ve zamanımın yarısını yolda harcamak zoruma gidiyor.Üç haftadır bu böyle sürüyor.Yol boyunca gide gele kitap bitirdim ve mp5'imdeki bütün şarkıları dinledim neredeyse.Bu böyle dört yıl daha sürecek.Normalde iki otobüsle okulda olacağıma nereden çıktı bu metro bir türlü anlayamadım.Ara sıra metroların arızalandığını da söylemeden geçemeyeceğim.Bir buçuk saat yol gidiyorum.En azından doksan dakika var.Yani bir buçuk saat boyunca bir kere kart bastıktan sonra diğer taşıtlarda kart bedava basıyor.Birde her sabah tıklım tıklım gidiyoruz.Oturacak yer bulursan senden iyisi yok demektir.Metroda kadının söylediklerini bile ezberledim ve artık evde kendi kendime kapıyı kapatırken "Lütfen dikkat!kapılar kapanıyor,tren cumaovası yönüne gider"cümlesini söylemeye başladım.Annemde bana "iyi ezberlemişsin ha" diyor.Ezberlememek mümkün mü?
 Yine bir gün okulun karşısındaki duraktan metroya bindim.Otobüste hep kalabalık.Demiri tuttum gidiyorum.Arkamdan kadının biri resmen çiğneyerek geçmek istedi beni ya.Adamın biride elini çeker misin?dedi.Ne desen yeridir.Elimi çektim ama düşüyordum ya resmen.Amcanın birinin kolunu sıktım.Rezil oldum resmen.Ben artık aktarmaya kadar suratı beş karış otobüste dışarıyı izliyorum.Kendi kendimi yiyorum ama resmen.Neyse indim otobüsten aktarmaya bineceğim bastım kartı geçemedim turnikeden takıldım ama geçtim sonunda ya.İndim merdivenlerden metroyu bekliyorum yüzüm beş karış.Metro geldi bindim elinde telefonuyla oynayan bir genç çocuk vardı yüzüme baktı bende yüzümü çevirdim hemen boş bir yere oturdum.Pencere kenarındaydım ve gökyüzünü izledim bir müddet.Pemceremden güneşin camdan yansımasıyla içim açıldı resmen.Ve çapraz köşedeki o yakışıklı çocuğu gördüm.Nasıl da yakışıklıydı.Beni görmemesi için dışarıyı izliyormuş gibi yaptım.Ama gözüm hep ondaydı.Bir ara göz göze bile geldik ve ben hemen kafamı çevirdim,bir daha da bakmadım doğrusu.Çünkü durağıma gelmiştim.Bir de oturduğum yerde karşımda duran ve bana doğru bakıp gülümseyen o küçük kız çocuğu sanki günün bütün moral bozukluğunu alıp götürdüler benden.Oysa ufak bir tebessüm bile mutlu olmama yetiyor.Şimdi insanlar birbirlerine gülümsemek yerine kalp kırmayı tercih ediyorlar.Geçenlerde yine bir genç kıza gülümsedim.Kendini beğenmiş sadece yüzüme baktı.Üzüldüm tabi.Neden ufacık bir tebessümü çok gördü ki bana?
  Hem pencereden dışarı izliyor,hem de çaktırmadan çocuğun yüzüne bakmaya çalışıyordum,durağa gelmeden.Pencereden dışarıyı izlerken çantamdan çıkardım kalemimi,kağıdımı ve şunları yazmaya başladım:
  "Umudunu yitirme,gökyüzüne bak.Belki de güneş bugün senin için doğmuştur.Yeryüzüne bakma orada senin canını incitenler olacaktır,seni arkandan vurmak isteyenler de tabi.Umursama kimseyi,gökyüzü umut dolu.Bugün yeni bir gün ve belki otobüste kötü olaylar yaşadın.Ama kim tanıyacak ki bir daha seni.Hem sen demiyor muydun?Güneş her gün doğar,umutla doğar,yeni bir günün hatırına daha mutlu doğar diye.Çiçeklerin güzelliklerini gör(o sırada metroyla giderken zakkum çiçeklerini görmüştüm).Onlar sanki insanların bütün dertlerini,kederlerini ufak bir tebessümle söküp alıyor gibi.Boşver umursama kimseyi.Hayat herkesi,her şeyi takmak için zaten çok kısa değil mi?Bırak onlar üzülsünler seni üzdükleri için senin o güzel yüzünü asmaya değmez kimse."Kendi kendinin doktoru ol der annem bana hep bende onu dinlemeye başladım artık.Dertlerimi,sıkıntılarımı aktardığım kağıdım,kalemim ve blogum olmasa deliririm herhalde.Birde her şeyi bu kadar kafama takmasam daha mutlu olabilirim.Hatta olurum da bence.
  Biliyor musun?Üniversite beni yavaş yavaş açtı sanki.Artık daha çok konuşur oldum insanlarla.Hocalarımız bize 'hocam' diye hitap ediyor.Atatürk İlkeleri ve İnkılapları dersinde hocanın sorduğu soruya 'ben cevaplamıyım' demesem daha iyi olurdu belki.LYS'de bir türlü ezberleyemediğim ve hatırlıyorum da tekrar tekrar okumak zorunda kaldığım yerden geldi soru ve hoca listeden kaldırdı.Hayır benim adımı nereden buldu anlam veremiyorum hala.Yahu lisede ne güzel başlardaydım ve hocalar listenin tamamını kaldırmadıkça benim adımı söylediklerini hiç hatırlamıyorum.Tam başka konuya kalkacaktım ki çocuğun biri benim söyleyeceğim cevabı söyledi.Bu böyle olmayacak en iyisi en başından çalışmak,işi sıkıya almak gerekir.Hocalarımı çok sevdim ama profesörlerin anlattıklarından pek bir şey anlamıyorum ya.Hele sosyal psikolojicinin dersinde bütün sınıf uyuyoruz.Tek hatırladığım şey ise hocanın intihara girişmiş olmasıydı.Başkada bir şey kalmadı aklımda.Hani diğer yazımda yazılı anlatım hocası ödev verdi demiştim.Geçen hafta pazartesi ben kalkmadım yazımı yazmaya.Utandım ya ne biliyim.Aklıma şöyle bir cümle geldi:'Yaşamaktan korkma,yaşamın senden korkması için çaba harca.'Siz nasıl buldunuz? 

27 Eylül 2014 Cumartesi

Üniversite

Yol bu kadar uzak olmasa okul güzel alında.Bir de İngilizce var tabii.Bir insan hiç mi bir şey anlamaz bu dersten ya.Okulumu sevdim.Arkadaşlarım iyi gibi.Geçen perşembe bir arkadaşımızın doğum gününü kutladık sınıfça.Herkesle konuşmaya çalışıyorum ama biz üç İzmirli kız takılıyoruz genellikle.Yazılı anlatım hocası geçen pazartesi ödev verdi.Hayatımızın bize ait olan en güzel sözünü yazmamızı istedi.Ne yazacağıma hala karar veremedim.Neredeyse bir hafta oldu.Abi üniversite öğrencisine ödev mi verilir ya.Rezil edecek adam bizi hoca pazartesi kesin.Hayatım boyunca ödev veren hocalardan nefret etmişimdir.İlkokulda hoca tahta dolusu ödev yazdığı için ağladığımı bilirim ben.Aslında birkaç söz var aklımda ama hangisini seçsem bilemedim.Üniversite başlayınca karizmam çizilmesin diye caddede hiç koşmayan ben koşmaya başladım artık.Okulun bölümleri ayrı ayrı olduğu için çok kalabalıkta değil.Ben kalabalıktan nefret ederim zaten.Arkadaş ortamı çok güzel.Kızlar biraz havalı gibi ya.Belki de bana öyle geliyor bilemiyorum.Bilgisayar dersinde Patrickle aynı sınıftayım.Neyse dört saatçik katlanacağız artık.Ya tamamen aynı sınıfta olsaydık?Bütün hafta hiç çekilmezdi doğrusu.Bu sene doğum günüm bayrama denk geliyor.Bugünde ablamın doğum günü.DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ABLAM.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Nasıl da akıp gidiyor zaman.

Bir çocuk vardı lisede,saçlarım kısaydı onu gördüğümde.Yüzüme bakardı beni ne zaman görse ben ise yüzümü çevirirdim onu her gördüğümde.Çok yakışıklıydı evet ama yanında hep kızlarla dolaşırdı.Ben kıskançtım,ne kadar yakışıklı da olsa karizmatik de olsa bakamazdım hiçbir erkeğe yanında kız varken.Başka kızlara bakanlara da kızardım.Aşkın büyüsünü bozuyor böyle insanlar bence.Fakat bir süre sonra yanındaki kızın sevgilisi olmadığını öğrendim.Dönem bitiyordu,bu bana hep baktı ben ise yüzümü çevirdim.Dönem bitti.
 Artık lise ikiye geçmiştim.Ve hala inanır mısınız bakışları hiç değişmedi.Fakat bu sefer yanında başka bir kız vardı.Önce yanındaki kızlara baktım sonra kendime baktım.Nasıl olur da öyle güzel kızlarla takılırken bana bakardı.Saçım uzamıştı artık.Ama o hep baktı.Yanındaki kızlardan daha çirkin olduğumu bile bile baktı.Ben kimsenin aşk oyunlarını çekemeyecek kadar duygusal ve hiç ayrılamayacak kadar bağlanan bir insandım ve hep kalbimin kırılmasından korktum.Feminist oldum önce ardından aşık.Hayır aşkın kavramı farklıydı benim gözümde zaten uzun zamandır hiç olamadım aşık.Ama bana bu kadar ilgi göstermesi beni düşündürdü.Belki bende hoşlandım biraz bu durumdan ikimize şarkı bile adadım.Lise ikideydim.
 Lise üçe geçtim.Şansımıza o sabahçı ve ben öğlenci idim.Çok uzun bir süre onu hiç görmedim.Artık soğuyordum da üstelik.Düşündüm de bir an neden hep kızlar vardı yanında.Bu sefer başka bir kız vardı yanında.Saçlarının önlerini uzatmış sürekli ön saçlarını havaya kaldırıyordu.Benden bir yaş küçüktü.Ben lise birde sınıfta kalmıştım.Bunları anneme,ablama,enişteme hatta babama bile söylemiştim.Annem kızmadı,şaşırdım.Anneme aşık olduğumda söyleyemezdim fakat büyük ablam sayesinde biraz daha aştı kendini bu konularda.Şimdi hoşlandığım çocuktan,otobüste gördüğüm yakışıklı çocuğa kadar her şeyi söylüyorum.Bana 'seninle işimiz var'diyor,sadece.
 Dönem bitmek üzere okulun bahçesinde 19 Mayıs gösterilerinin provaları var.Bahçeden hızlıca girdim.Pek arkadaşım yoktur benim.Kimseyle anlaşamıyorum nedense.Yol arkadaşım var o da kendi arkadaşlarıyla takılıyor.Ben duvar köşesine gittim,şansıma bu da hemen önümdeydi.Ben provaları izliyordum,halat çekiyorlardı.O ise bana bakıyordu,görüyordum çok belli ediyordu.Tesadüfe bakar mısın?O o gün kırmızı pantolonunun üstüne kot bir gömlek giymişti ben ise kırmızı badimin altına kot bir pantolon giymiştim.Dönem bitip gitti.Ben hala anlamadım beni sevip sevmediğini.
 Lise dört oldum.Sonunda kurtuluyorum bu okuldan.Gerçi son iki senedir ders işlemiyorduk pek.Akıllı tahta gelince film izledik bir sürü.O hala bana bakıyordu,yanındaki mavi gözlü sarışın ve güzel bir kız vardı ama o hala bana bakıyordu.Ben ise hiç oralı değildim.Okul gezileri vardı ben o da gidiyor diye hiç gitmek istemedim.Ama sınıfta bir ben kalmıştım ve gitmek zorunda kaldım.Otobüse bindim.Sonra o otobüse bindi.Bakışları hep aynıydı hemen çaprazımdaki koltuğa oturdu.Otobüsün televizyonunda onun yansımasını seyrettim bir süre.Sonra arkadaşla camdan dışarıyı izledim.Sonra şu şarkı çaldı ve ben bu şarkıyı ikimize adadım.
 Bir gün sınıfının önünden geçiyordum ve o en ön sıradaydı.Arkadaşıma dedim ki 'Gözde bak bakıyım bakıyor mu' o da kahkahalarla 'evet'dedi.Dönem bitmek üzere mezuniyet eğlencesi var.Herkes çok güzel çok şık.Ama onun gözü arkadaşlarıyla konuşurken bile bende.Nedense benimde gözlerim onu aramıştı o gün.Aslında baya yakışıklı çocuktu.Hele o saçlarını düzeltişi vardı.Şaka şaka ben hep arkadaşla dalga geçerdim saçlarını düzeltişine.Dönem bitti,mezun olduk sonunda.Ben üniversiteyi kazandım,öğretmen olma yolundayım ama hep merak içindeyim acaba o ne yaptı?Arada twitterlarına bakıyorum,açıkta kalmış gibi.Ve bazı twitlerini sanki benim için yazmış gibi.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Üniversitenin ilk günü.


Ben daha dünden söylemiştim üniversiteye gittiğimde "kimin düğünü var bea"diyeceğimi.Topuluklular,kleopatra tarzı eyelinerler,havalı havalı konuşmalar ve aşırı doz kahkahalar. Bu sabah saat altı buçukta kalktım.Kuzenimle aynı okula gidiyoruz,onunla birlikte gidecektik.Çünkü ben yolları bilmiyorum.Kuzenim aradı beni durakta buluştuk.Ben ilk otobüsü kaçırdım onu beklerken.Sonra başka otobüs geldi kuzenim bindi ben binemedim çünkü otobüs çok kalabalıktı.Baktım kuzenim gidiyor otobüste.Ben zaten ona demiştim 'başının belası olcamm'diye.Sonra aradı bu beni son durakta bekleyecek.Neyse 10 dk falan sonra diğer otobüs geldi ona bindim,son durakta ineceğim.Bu arkadaşını bulmuş orada beni bekliyorlar.Hemen gördüm yanlarına gittim.Başka bir otobüse bindik.Saat geçiyor baktım.Beni yine aldı bir evham 'geç kaldık yaa geç kaldık.Benim yüzümden sen de geç kaldın'diye.O da 'rahat ol ya zaten hocalar da ilk günden geç kalır büyük ihtimalle' dedi.Neyse indik otobüsten başka otobüse bindik,üniversitenin arka kapısında indik.Şansıma fakültelerimiz yakın.Bana kütüphaneyi,kantini ve meslek yüksek okulunun binalarını gösterdi.Sağolsun dersliklerimi de buldu.Sonra kendi dersliğine gitti.Bende orada aynı sınıfta olduğumu öğrendiğim bir arkadaşla tanıştım.Hoca girdi sınıfa biraz konuşup çıktı.Bizde kantine gittik o arkadaşla.Birer çay aldık,sağolsun bana kek ısmarladı.Kantinde biraz oturduktan sonra seminere gittik.Yahu ben şu seminerlerden hiçbir şey anlamıyorum.Ayakta bekledim bir de bir saat falan.Önümde iki kız duruyordu.Aboov bir havalı bir havalılar.Biri okul öncesi öğretmenliği,öbürü zihinsel engelliler öğretmenliği okuyormuş.Zihinsel engelliler öğretmenliğini kazanan kıza 'ilk senede mi kazandın'dedim.Yanındaki okul öncesi öğretmenliği okuyan arkadaşıyla bana'hayoor ikinci senemizde kazondııkk'demesinler mi?Ayy dedim içimden şu havalara bak sizden öğretmen olsa ne olmasa ne.Sıkıldık seminerden,baktık millet yavaş yavaş boşaltıyor salonu bizde çıktık dışarı.Okulu gezdik biraz arkadaşla arkadaş bana'lisede bir kız arkadaşıma benziyorsun,ondan hemen anlaştım seninle galiba'dedi bana.Aslında ben herkesle anlaşırım yeter ki havalı olmasın benim arkadaşlarım.Beni en çok sevindiren şey ise kütüphanenin fakülteme yakın olması.Gerçekten kitaplarla anlaşabildiğim kadar insanlarla anlaşamıyorum nedense.Sonra birkaç kız arkadaşımla tanıştım.Okulun bahçesinde bekledim iki saat ders yoktu.İki saat sonra derse girdim.Ders sosyal psikoloji hocamız profesör.Ama dediklerinden pek bir şey anlamadım doğrusu,kelimeleri yutuyor sanki.Ya ben ne yapacağım onun dersinde?Anlamadığım yerde sormaya da utanırım.Kuzenimi aradım nerede diye.Dersi bitmişse eve gidelim,diyecektim.Ama bizimkisi çoktan metroya binmiş bile.Ben de tam olarak bilmiyorum yolu.Sora sora ve yanımdaki sınıf arkadaşımla buldum artık bir şekilde yolu.Yarın tek başıma gideceğim.Abi her gün dört yıl boyunca iki otobüs bir metro çekilir mi ya???

12 Eylül 2014 Cuma

Yalnızlığa Yolculuk

Karanlık bir gecede bu karanlık sokakta bir başıma yürüyorum yine,
sonunu bilmediğim bir yolculuğa doğru...
Tepede dolunay var ve ben gölgemi önüme almış yürüyorum.
Caddeler ıslak,şehirler yalnız,hemde en kalabalık şehirler...
Sonu bilinmez bir umuda yelken açmış gibiyim sanki.
Kimsesiz,çaresiz bir ben bir de dolunay.
Sanki kafama takmamaya çalıştıklarım arkamdan koşuyor gibi.
Yitirdiğim umutlarımı,hiç yaşamadığım aşklarımı bıraktım çoktan bir köşede.
Nereye çıkıyor bu yol...Konak,Alsancak,Bornova,Karşıyaka...Körfezin kokusu geliyor burnuma usuldan,deniz yakın belli.Uzakta demirlenmiş gemiler,sessizce uyuyor gibi.Hayallerim ise çoktan boyladı denizin dibini.

8 Eylül 2014 Pazartesi

İzmir Fuarı,İrem Derici Konseri ve Başıma Gelenler

Abi bir insan ne kadar şansız olur derlerse benim biblomu yapsınlar.Dün manevi ablam aradı yarın fuara gidelim diye.Annem ise mırın kırın etti.Ben yorulurum elektrik çeker diye.Sonra bende önce sevindim sonra annem hevesimi kırdı.Daha sonra 9 Eylül'de İzmir'de uçak gösterisi olacakmış ona gidelim diye vazgeçtim.Sonra baktım fuarın son günü bugün yani 7 Eylül annemi ikna ettim.Sonra bize napalım ne edelim ne götürelim demek için manevi ablam geldi.Sonra saat 2:30 gibi yola çıkmayı planlıyorduk.Ama birden bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamasın mı?Yağmuru seyre daldım bi ara sonra bilgisayarda açtım Şebnem Ferah'tan Gidiyorum Gözü Yaşlı adlı şarkısını dinlemeye başladım.Ben öyle şarkıya dalmışken yağmur dinmiş saat 2:30 olmuş.Manevi ablam geldi."e siz hazır değil misiniz daha?" demez mi?Saate baktım iki buçuk ya dedim ne zaman geçmiş zaman."Abla dedim çamaşırlarımı hazırlamıştım zaten hemen giyinir,gelirim."Pek öyle hemen giyinmedim de doğrusu.Annem benden önce hazırlandı.E tabi onun saçı,makyajı yok.Neyse hazırlandık,çıktık yola.
 Fuara geldik.Önce biraz ikramlardan atıştırdık,sonra lunaparka gittik.Ben korku tüneline hiç binmedim.19 yaşındayım ama hala binmedim.Çünkü annem korkarsın diye hiç bindirmedi.Hadi çocuklukta psikolojik sorunlarım vardı.Şimdi de hala izin vermiyor."Ohoo anne dedim ne kaç yaşındayım ne korkması ben senden gizli korku filmi izlemiyor muyum sanki".Baktık korku tünelinde çok sıra vardı.Ben hızlı trene binmek istedim.Fakat manevi ablam 'astımım var yanımda ilacım da yok bana gelmiyor hızlı tren' dedi.Bende maalesef onun istediği oyuncağa binmek zorunda kaldım.Crazy dance'a bindik.İlk başlarda yavaştı,sıkıcı gibiydi."Sıkıldım"diye bağırdığımı hatırlıyorum.Neden her şeye sıkılıyorum ki ben.Keşke demeseydim.Bir hızlandı oyuncak bir hızlandı.Manevi ablamın gömleği uçtu.Kafamı koltuğa çarptım.Sonra acıdan kafamı demire dayadım ve oyuncağı çalıştıran adamı yüzüme bakarken gördüm.Sonra durdurdu oyuncağı ve inmek isteyen inebilir dedi."Ben inmek istiyorum"dedim görevli çocuğa.İndim,kafamın arkasını ellediğimde sanki bir kafa daha çıkmış gibi şişmişti ve kan vardı.Annem bankın birinde oturuyordu manevi ablamı yalnız bırakıp annemin yanına gittim.Ben biraz (aslında bayaa)evhamlı olduğum için korktum beyin kanaması falan geçiririm diye.Sonra anneme anne başım ağrıyor dedim.Çünkü herkes lunaparkta çığlık çığlığaydı.Annem gelmedi.Bende eve gidiyorum dedim.Ama annemsiz eve dönemem ki ben.Çantamı almadan ve anneme bir şey söylemeden oradan uzaklaştım.Biraz gezdim.Lunaparkın az ilerisinde çimlerin olduğu yerde bir kedi gördüm.Anam ben zaten kedileri çok seviyorum.Yani bir ara 7 tane kedim vardı ama bahçede besliyordum kaçtılar neysen.Bu kediyi sevdim biraz kafam dağıldı geri annemin yanına gittim.Manevi ablam da beni aramaya çıkmış.Kıyamam ya geldiğinde çok yorgun gözüküyordu.Sonra annemleri aldığımız yiyecekleri yemek için keşfettiğim kedinin olduğu yere getirdim.Annem bana bir kızdı bir kızdı."Çantan bende sen eve nasıl gidecektin,bana da bir şey söylemedin şuraya gitcem diye"vesaire vesaire.Gittim bende öteki banka oturdum.Annem bu sağı solu belli olmaz.Yiyeceklerimizi yedikten sonra tuttuk konserin yolunu.Ya ben İrem Derici'yi sevmiyorum ki.Manevi ablamda ne çok seviyormuş meğer.Neredeyse üç saat bekledim İrem'i.Meğer kız bayılmış,serumla duruyormuş.Bize geçen sene fuara geldiğinde sadece elli kişinin falan kendini dinlediğini söyledi.Şimdi binlerce kişi vardı.Orada ablam hemen iki erkek bir kız arkadaş grubu yaptı kendine.Ben yorgunum,başım acıyor fazla oynayamıyorum da biri çarparsa diye.Öylece baktım dinliyorum.Arkamda ki ağabey bana "ağlıcak şimdi" dedi.Bende "ne ağlaması yorgunum ve çok sıkıldım"dedim.Manevi ablam bir döktürdü bir.Eğlendik bayağı bende gideceğimize yakın oynadım biraz.Sonra uzaktan,çimlerin üstünde izledik.Eve geldim ve bende hemen sizlerle paylaşmak istedim bu anımı.Kafam hala acıyor.Hala korkuyorum ya inşallah bir şey olmaz.

5 Eylül 2014 Cuma

Zamanda Asılı Kaldı Hayallerim


Sen yoktun,hiç olmadın da
Hayatımda bir boşluk vardı
Sanki bir anda o boşluğa takıldı düşlerim
Zamanda asılı kaldı hayallerim

Ne dur diyebildim,ne de kal
Sahi neden beni terk ettin
Sen olmayınca yanımda,tüm umutlarımı tükettim
Zamanda asılı kaldı hayallerim

Çıkmaz sokaklarla dolu şimdi ömrüm
Sen gidince yıktım tüm şehirleri
Bilemezsin,nasılda doldu gözlerim
Zamanda asılı kaldı hayallerim

Şimdi belirsiz tarihlerle dolu ömrüm
Tüm o güzel anıları çoktan çöpe atmış gibiyim
Artık çoktan umudumu yitirdim
Zamanda asılı kaldı hayallerim

                                               28.08.2014

4 Eylül 2014 Perşembe

Artık resmen bir üniversiteliyim.

Bu sabah erkenden annemle kazandığım üniversitenin yolunu tuttuk.Ben her zamanki gibi kulaklığımı taktım,pencereden dışarıyı izledim.Tıklım tıklım otobüs sabahın köründe, acaba okul günleri nasıl olur bilemiyorum.Metroyu beklerken gelip geçen metrolara baktım.İnsanoğlunun nasıl böylesine
devasa bir taşıt yaptığına hayranlıkla baktım.Sonra içindeki yolculara baktım.Aklıma 'kim bilir nasıl hayatlar var bu pencerenin arkasındaki insanlarda'gibi düşünceler takıldı bir an.Otobüsten inip metroya bindiğimizde kendimi metronun içine nasıl attım bilmiyorum.Neyse biraz ilerledikten sonra metro durmasın mı.Sanırım 15 dakika falan durdu metro.Meğer birisi imdat düğmesini çekmiş.İki otobüs bir metro yol gittik.Ya ben o yolu her gün nasıl çekeceğim arkadaş.Neyse ki evimin içinde okuyorum,buna da şükür.Üniversitenin kapısına geldik.Öğrencilere yurt başvurusu için broşür dağıtıyorlardı.Adım başı 'yurtta kalmayı düşünüyor musunuz?'gibi sorulara hayır cevabı vermekten sıkıldım doğrusu.Neyse kampüsün içine girdim.Tavus kuşları,horozlar,kazlar çok tatlılar.Artık ben arada onları ziyarete giderim.:)
 Herkes gibi bizde bahçede bekliyoruz.Görevli anons yaptı ama sanki benim bölümümü ilkokul sosyal bilgiler dedi.Allah Allah yahu benim bölümüm ortaokul değil mi?Ben sormaya çekindiğim için annem sormaya gitti.Adam da öyle bir şey demedi demesin mi?Bir de anneme bağırıyor.Sonunda anonsu yapan görevli 'evet sosyal bilgiler dedim' deyince adam beni içeri aldı.Önümdeki iki üç kişiden sonra sıra bana geldi.Neyse yaptım kaydımı,aldım akıllı kartımı.Annemle gittim öğrenci işlerine öğrenci belgesi çıkarmaya.Sonuçta bunun bursu var,eshotu var.Onu da çıkarmak için bir saat beklememiz gerekiyormuş.O sırada bizde valinin öğrencilere bedava verdiği gevrek,boyoz ve çaydan aldık.Ben biraz çekindim tabi.Annem benim gibi değil,gitti ikimize de bir şeyler aldı.Bana kalsa çok utanırdım.Oradaki polis memuru bana'Neden korkuyorsun?Bizler sizler için varız.Sizleri korumak için.Özgürce düşüncenizi söyleyebilmeniz için.Tabi ki kendinize ait düşünceleriniz olacak.'dedi.Bende 'korkmuyorum'dedim.Allah Allah sadece utanıyorum,arkadaş.Tabi o bunları söylerken içimden gülmedim değil.Ülkenin hali,özgürlüğü ortada.Neyse bu konularda yorumsuzum.Saatimiz geldiğinde ben öğrenci belgelerimi almaya gittim.Fakültemin hemen aşağısında kocaman harflerle KÜTÜPHANE yazısını görünce bir sevindim ki anlatamam.Annemle çıkışa doğru ilerledik yine broşür verdiler elimize.Sonra annemle otobüse bindik,annemin ehliyetini almaya gidiyoruz.Annem bana soru sormaya başladı 'Gamze burası nere?' e ben yanlış cevap verince kızdı bir güzel otobüsün içinde.Arka koltuktaki yakışıklı çocuğa beni rezil etti resmen ya.En sonunda 'çıkar şu kulaklığı'diye bağırınca tamam artık dedim rezil oldum.Annemin ehliyet yerine vardığımızda annem sen fotoğrafını unut evde.Haydaa Gamze dedim sana yol gözüktü.'Annem hadi git al,gel'dedi.Çıktım yola yol otuz dakika sürdü.E ben zaten yorgunum.Evde dinlendim biraz yoksa hayatta o yokuşları çıkamazdım.Annem çantasında eski bir fotoğrafını bulmuş onunla yapmış ben yokken.Gittiğimde annem yoktu.Adam bana 'annen gitti.Senin de eve gitmeni söyledi'demesin mi.Hobaa o yokuşları çıkmak kolay mı yahu.Annem çantasında eski bir fotoğrafını bulup halletmiş işini meğer.Eve geldiğimde babaannem kapıya çıkmış.Telefonumun şarjı bitmiş yanıma da almamıştım.Aramışlar açmamışım bir de meşgule atmışım.Benim için kontör yüklemiş annem.Ben evdeyim deyince bana kızmasın mı?Haydaa 'yahu sabahtan beri o kadar yolu kim için gidip geldim ben'.Annem bir yandan babaannem,büyükbabam hatta evimizin yanındaki kent ekmek satan amca bir yandan merak etmişler.Eve iki dakika geç geldim diye annem neredeyse kayıp ilanı verecekmiş.Bugünde böyle geçti.Umarım üniversite hayal ettiğim gibi bir yerdir.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Sonbahar


Bir yaprak düştü gökyüzünden.
Hayır,gökyüzünden yaprak nasıl düşsün.
Ama başımı yukarı kaldırdığımda gökyüzü vardı sadece.
Tabi ya unutmuşum bir evin ikinci katına bakmayı.
Nasıl göremedim o asmayı.
Belki görmemezlikten geldim.Çünkü evler, şehirler,insanlar bunaltıyor ruhumu.
Gökyüzüne baktım.
Bulutlar yavaş yavaş yerlerini almaya başlamış.
Nasıl da üç ay alışmışım bulutsuz bir gökyüzüne.
Sonunda geldin sonbahar.
Nasıl da bunalttı bu sıcaklar beni.
Eridim resmen bir mum gibi.
Nasıl da hemen belli ettin geldiğini.
Ama ben bu sene biraz farklıyım sanki sonbahar.
Hissizleştim sanki bu aralar.
Önceden nasıl da yaşam doluydum ben,
ve sanki benim hislerime karşılık nasıl da erken geldin sen.
Yeni başlangıçlarım olacak bu sene
yeni bir okulum,yeni bir arkadaşlarım hatta yeni öğretmenlerim olacak.
Bende o okul başlayacak diye her sene olan sevincimden
eser yok gibi.
Ne oldu bana böyle birden?
Sanki birileri umutlarımı siyah-beyaz şehirlere kilitlemiş gibi.
Yoruldum belki de sahte insan yüzlerinden
Sahi değer mi bu kadar üzülmek bir insan yüzünden
Hoş geldin Sonbahar...
Umarım beraberinde yeni umutlar,mutluluklar getirirsin.

   Ne güzel demiş Murathan Mungan:Yaşadığım falan yok,sadece ölmezden geliyorum.

2 Eylül 2014 Salı

Hoş Geldin Eylül



Eylül ayını çok severim.Aslında ben bütün baharları severim.Çünkü ne çok soğuk ne de çok sıcak olurlar.Önceden her ne kadar üzülsem de eylülün gelmesine -okullar açılıyor diye- ama artık okulu tatilden daha çok sevmeye başladım.Evde bütün yaz kös kös oturmaktan iyidir.Sadece o soğukta erken kalkmak biraz sorun oluyor.Yahu bu ayın ismi bile ne kadar güzel değil mi?Güneş bile farklı doğuyor artık,eski yakıcılığı gitmiş.Eylül güneşini çok seviyorum.Bir başka vuruyor bu güneş pencerelere.Eylül ayının bende yerinin ayrı olmasının diğer nedeni İzmir'in bu tarihte kurtulması ve ablamın bu tarihte doğmasıdır.Birçok şiir yazılmıştır,şarkı yazılmıştır eylüle.Sonbaharın artık yapraklarını dökmesi,aylar sonunda o çok sevdiğim yağmuru görmesi ve ardından toprak kokusu...işte bunlar hayat enerjisi veriyor resmen bana.
Eylül, kurtuluşun adı.
Eylül, yalnızlığın dibine vurduğun ay.
Eylül, hüzün ayı.
Eylül, yağmur ayı.

Akıl Almaz Hayal Gücü


Penceremden bakıyordum aydınlığa bakıyordum ama bomboş bir hayat görüyordum.Çığlık çığlığa çocuklar oyun oynuyordu sonradan herşey bir anda kayboldu.Sadece ağaçtan düşen yapraklar vardı yerde ve çok korkmuştum , irkilmiştim...Kimse ama hiç kimseler yoktu etrafta her taraf karanlıktı.Bir çocuğun ağlama sesleri yıkıyordu şehri yıkıyordu ama bakan yoktu.Korkudan titremeye başladım elim ayağım tutulmuştu.Uyuyup yarınolmasını bekledim ve bir aydınlık vurdu gözüme işte o zaman kurtulmuştum bu hayattan.

Hüzün...!

Son zamanlarda bir hüzün,bir hüsran kaplıyor tüm yaşantımı.Sürekli dalıp dalıp gidiyorum uzaklara...Yıkık binalar ardından seyrediyorum yaşamımı.Daha da kaplıyor bu hüzün her yerimi boğuluyorum.Bulutun güneşi kapattığı gibi karanlık çöküyor bedenime engel olamıyorum...

Yok Oluyorum..

Yok Oluyorum..
Yalnız başıma yürürken bu yollarda yok oluyorum.Acımı dindirecek bir merhem bulamıyorum.Meleğimi kaybettim çok üzülüyorum.Yok oluyorum eriyip gidiyorum.Yine bir hüzün kaplıyor bedenimi engel olamıyorum.Yok oluyorum.

Haykırdım Dünyaya Nefretle

Yağmur yağarken ağladım yine

Fark etmedi hiç kimse
Ağladım ağladım durdum
Kendi kendime...

Fırtınalar koptu yüreğimde
Ateşler alev alev yandı bedenimde
Bu muydu hayat denen şey
Kül oldum, yok oldum ben

Sahipsiz düşlerim
Sahte gülümsemelerim vardı
Hepsi tek tek yok oldu
Yok oldu ve gitti

Hayaller küçük bir çocukken
Küçük yüreğimin kocaman hayalleri vardı
Haykırdım haykırdım dünyaya nefretle

Penceremden Sonsuzluğu İzlesem Gizlice


Kuş olup uçsam

Veda etsem tüm kötülüklere
Yalnız kalsam bir sonbahar akşamı
Penceremden sonsuzluğu izlesem gizlice

Gece yıkılan hayaller
Umutlar var ufkumda
Hiç sönmeyen ışıklar
Bitmeyen kasırgalar var

1 Eylül 2014 Pazartesi

Bir Yaşam Vardı Uzaklarda

Bir yaşam vardı uzaklarda

Küçük bir çocuğun ayaklarına pranga takılmış gibi...
Bir yaşam vardı uzaklarda
Bir annenin şehit olmuş oğlu gibi...

Bir yaşam vardı uzaklarda
Bir adamın yaşlı annesi ölmüş gibi...
Bir yaşam vardı uzaklarda
Sanki ilk kez güneş doğmuş gibi...


Umutlarımı Kaybettim


Hayatı tanımak,anlamak zor benim için.Benimde zaten zor olan seçimim.Sessiz,sakin evimden pencereden dışarıya bakıyordum.Komşumuzun bacasında iki tane kumru (İzmirliler bilir. İzmir'e ait bir kuş türü) vardı.Hastaydım,yorgundum ve onları seyrediyordum.Çok güzeldi.Sanki benim için gelmişler gibiydi.Biri uçup gitti..Üzüldüm..Sonra diğeri de uçup gitti.İçime doğan güzellik bir anda bitti.


31 Ağustos 2014 Pazar

Sen ve Ben

Kaybolmuş bir şehrin yolcusuyum,

Ufuklara baktıkça seni arıyorum
Bir gün dönersin diye,
Hep seni bekliyorum.



Sensiz her gece karanlıkta kayboluyorum
Hani sözün vardı bana
Ayrılmayacaktık birbirimizden asla
Şimdi ayrı ülkelerin yolcusuyuz seninle
Gidişin derin bir yara açtı kalbimde
Bir umut işte bekliyorum seni bu limanda

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Üniversite,İnsanlar,Kitaplar

Artık üniversiteyi kazandım,içim rahat.Şu lisede aynı sınıfta olduğum ve nefret ettiğim arkadaşımla yeniden aynı sınıfta olduğumu öğrenmeseydim daha mutlu olurdum,inan.Ağustos bitti ve eylülde kaydım var. Sosyal bilgiler öğretmenliğini çok isteyerek tercih ettim fakat biraz tedirginim.Sanırım tedirgin olmamda atanamama ve kalma korkusu var.Zaten lisede bir senemi heba etmiştim,bilgisayar yüzünden.Çok çalışmam gerekiyor,biliyorum.Bir yandan da işin güzel tarafından baktıkça açılsın artık şu okul demeden edemiyorum.Yavaş yavaş hazırlıklarıma başladım,biraz heyecanlıyım sanki.Sonuçta üniversite bu,koca koca insanlar ve üstelik zeki olduklarına eminim.Umarım hep iyi niyetli insanlara denk gelirim.Umarım lisedeki gibi bir gruplaşma yoktur yeni arkadaşlarımın arasında ve gün geçtikçe de olmaz.Ya benim en çok merak ettiğim kopyacı barbie ne yaptı?Bir yerleri kazanabildi mi acaba?Kız iki sene boyunca ben ve sıra arkadaşımın kopyalarıyla geçti sınıfı.Hiçte gönüllü vermedim doğrusu.En sonunda küstüm ama bu da pek bir işe yaramadı,her türlü kopya çekti benden.Hakkımı hiçte helal etmiyorum.Bu hayatta ne kadar iyiysen insanlar seni kullanmaya çalışıyor.Yediğin kazığın farkındasın ama resmen belki de beni düşündüğü için böyle yapıyordur diye o Polyannacılık düşüncelerinden vazgeçemiyorsun.Hayır arkadaş devir öyle bir yerdeki kimse kimseyi düşünmüyor bu hayatta.İnasanlar öz kardeşine bile affedersiniz ama nasıl kazık atarım diye bakıyor.
  Sevmediğim o lise arkadaşımla aynı sınıfa düştüğüm için çok üzüldüm fakat ben kendim için okuyorum,kimse ilgilendirmez beni.Onu burada Patrick olarak adlandıracağım.Çünkü aynı Sünger Bob'un arkadaşı Patrick'e benziyor.Arkadaş bende üniversiteli oldum ama hala şu çizgi filmlerden kopamıyorum doğrusu.(:Çünkü çizgi filmler beni hayatın acı yüzünden biraz olsun uzak tutuyor ve biraz da olsa gülmemi sağlıyor.Hayal gücümü geliştiriyorlar.Okul açılır açılmaz kendimi hemen kütüphaneye atacağım.Okumak istediğim kitapların listesi bir hayli kabardı çünkü.

Evde sıkıntıdan patlamaktan beş tane kitap bitirdim.İşte onların listesi.



Arnie Waren-Tutkunuzu Keşfedin  
-Bu kitaptan daha öncede bahsetmiştim sizlere gerçekten çok severek okuduğum bir kitap.Şu lys sonucu,tercihlerin belli olması arasındaki elime geçen doğru bir kitap olduğunu düşünüyorum.


İpek Ongun-Yoksa Hayat Daha Mı Zor?
-Yakın bir arkadaşımdan aldım bu kitabı.Hala geriye veremedim.İpek Ongun'un bende yeri ayrıdır.Benim kitapla tanışmamı o sağladı diyebilirim.Bir Genç Kızın Gizli Defteri ile bana okuma sevgisini aşıladı diyebilirim.Bu kitabı da çok başarılı.
Kim Young-Ha-Kendimi Yıkmaya Hakkım Var
-Okuduğum ilk Kore romanı.Şimdiye kadar okuduğum en ilginç kitaplardan biri.Biraz karışık geldi isimler,hatta bir ara okumayı bırakmayı bile düşündüm.Ama ben bir kitabı yarıda bırakmayı hiç sevmem.Çok nadir böyle yaptığım olmuştur.
Tolstoy-Karanlığın Gücü
-Gerçekten okunmaya değer bir kitap.Tolstoy en sevdiğim yazarlardan biri.Tolstoy'un Savaş ve Barış adlı eserini tam bir ayda bitirdiğimi hatırlıyorum.Başı ve sonu hariç pek bir şey kalmadı aklımda doğrusu.Yeniden okumam gerekiyor.
Alain de Botton-Seyehat Sanatı
-Güzel bir kitap,bazı bölümleri sıkıcı geldi doğrusu.Bu kitap sayesinde bir çok yazar ve eserlerini tanıdım.Galiba sıkılmamın nedeni gençlik kitaplarını daha çok seviyor olmam.

29 Ağustos 2014 Cuma

Penceremden

Işıklar aydınlık verirken penceremden içeri

Bakıyordum ıslak sokaklara bir peri gibi...
Yansıyan ışıklar içime huzur veriyordu.
İki insan geçiyordu sessiz sokaktan
Hızlıca uzaklaşıyorlardı
Gitmesinler diye dua ediyordum
Ama birden kesiliverdi ayak sesleri
Tekrar bir sessizlik vurdu her yeri
Sadece yağmur sesleri
Sade ve sadece yağmur sesleri
İnsanı korkutan sessizlik penceremden içeri bakıyordu.


28 Ağustos 2014 Perşembe

Aşk

Bıraktın ya beni ellerimi

Bitmez bu kin hasretle
Uğruna ölürdüm ama
Değmezmişsin sen bence

Yıllar geçti haber yok
Senden kalan anı çok
Bıraktın ya beni
Oysa ne çok sevmiştim ben seni

Hayallerim yarım kaldı
Senin sevgin beni benden aldı
Gitme! diyemem ki
Bu aşk yarım kaldı..

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Sensizlik

Bu akşam bir sensizlik var etrafta
Senden uzak bir yalnızlık her tarafta
Geceler boyu sensizlik var birde
Birde boş sayfalar var günlüğümde
Sensiz geçen o boş sayfalar…

Her köşesinde sen varsın odamın
Birde o hiç gitmeyen kokun var
Duvarlara sinmiş bir kere
Ne kadar havalandırsam da
O hiç gitmeyen kokun var

Bana veda edip çekip gittiğin günden beri
Çok özledim seni
Özledim işte elimde olmadan
Sonra ağladım hiç durmadan

Bugün sensizliğin bilmem kaçıncı günü
Unuttun beni besbelli
Ama gel gör beni
Umutlarımı kaybetmedim
Yüreğime gömdüm hüznü

Seni çok özledim bugün
Seninle geçen günleri
Sensizliği değil de seni çok özledim
Canımdan bir parça aldın da
Gelmedin o gün bana veda ettin

Biliyor musun?
Bana iki kez veda ettin o gün
Hem bedenime hem de ruhuma
Biliyordun bana çok zor gelecekti sensizlik