11 Aralık 2020 Cuma

İçimdeki Zindan

Bu benim ilk yenilgim değil
Her seferinde daha güçlü doğdum küllerimden 
Teselli aramadım asla başka ellerde 
Her seferinde kendime sığındım 
Gözyaşlarım ortaktı duygularıma 
Odam ve tavan biliyordu bakışlarımdan 
Ben bu hayatın zindanının anahtarlarını hep elimde tutuyordum 
Fark etmeden, incinmeden
Hep biliyordum sanki eğer bu zindandan çıkarsam 
İnsanoğlu nankör, insanoğlu bencil
Güvendeydim, mutluydum kendimce orada çıkmak istemedim 
Araladıkça kalbimi insana, sığındım kendime 
Kırdılar yüreğimi buza döndüm 

27 Eylül 2020 Pazar

Çok mutsuzum

 İnsan düşünen bir varlık ama ben bir filozofum sanırım. Düşüncelerimin kıyısında gezip duruyorum bu aralar. Kafamdaki soru işaretleri çoğaldıkça çoğalıyor, bulamıyorum soru işaretlerinin yanıtını. Geçmişim korkutuyor beni, attığım adımlarım. Ne yapıyorum? Varlığımın amacı ne? Gerçekten seviyor muyum bu hayatı? Sevilen biri miyim? Sevilmek neden bu kadar umrumda? Hep iyi niyetli olmak zorunda mıyım? Ve gerçekten yaşıyor muyum? Elbette her insanın hayatında zikzakları olur. Bir noktadan sonra bırakıyorum der insan ve daha sıkı tutunur. Beni mutlu eden şeylerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Neden böylesine zindan ediyorum ki kendime. Biliyorum içindeki çocuk sevinç dolu, sevgi dolu, yaşamı merak ediyor.... Ama diğer yanım beni engelleyen tarafım hep boşlukta hep bağlı hep depremler dolu hep tsunami hep enkaz yara bere... Dünya seviyor beni ama iç dünyam hep küskün... 25 yaşında 75 yaşında gibiyim. Umutlarım bitti, hayata karşı görevim tamamlanmış gibi. Amacım yok, mutluluk yok. Yükselirken hep paraşüt açmak zorundayım. Çünkü asla havada duramıyorum. Ne zaman yükselmeye kalksam birileri ayağımdan iple çekiyor aşağı aşağı aşağı. Yoruldum ben bu hayattan yoruldum. Hiç neşesi yok... Havası sönmüş lastik gibi. Savruluyorum kayışı kopmuş gibi. 


20 Eylül 2020 Pazar

Yine hüzünleniyorum...

 Sadece zamanın oyunlarına kapılıp gittiğimi hissediyorum. Hayat denen oyundaki başarısızlığımı kutluyorum. Dünyanın her gününde varlığımın hiçbir anlamının olmadığını hissediyorum. Bu kadar uçlarda yaşayışım, bu kadar insandan uzak duruşum... Her yakında aslında uzaklığı fark ettim, her uzakta yakınlığı bazen. Mutlulukla mutsuzluk arasında bir yerdeyim. Çekip çıkamıyorum, anlamıyorlar. Çabalarım boşuna, hayallerim boşuna, varlığım boşuna. Ben bir hiçim... Evrenin benden ne istediğini hala anlayamadım. Bu bomboş yaşanan hayat beni boğuyor. Eskimeden çürüyorum, taş duvar gibi çöküyorum. Enkaz olmuşum, harabeye dönmüşüm.


Kurtulmak mümkün mü? Kaçıp gitmek yeni bir hayat yeni bir dünya, dünyam... Olamaz mı? Çok mu geç? Benliğimi kaybediyorum. Hayat denilen acımasız dünyanın içinde can çekişip duruyorum. 


27 Ağustos 2020 Perşembe

Zamansız Gidişler


 Artık üzülmüyorum eskisi gibi her şeye

Kendime kıymet vermeyi öğrendim 

Ben değerliyim, önemliyim, güçlüyüm

Hayır, kendini avutmak değil niyetim 

Sadece yapmak istediklerimi ve yapabildiklerimi görmek ve her şeyimle kendimi kabullenmek istiyorum 

Bir takım aşağılık psikolojisini aşmam gerekiyor 

Bunu da en iyi içsel yönlendirmeler ile halletmeliyim

Çünkü beni en iyi anlayan yine benim 

Tarafsız, dürüst, koşulsuz, yalansız... 

Hayatta her zaman önem verdiğim ve vermeye de devam edeceğim şeyler... 

Dürüstlük, güven, onur, gurur, namus, özgürlük, şeref, karakter, asalet, bilgi, üst düzey düşünceler... 

Tüm dünyadaki insanlar böyle olmasa bile ben kendimi bozmayacağım

Ruhumu asla paraya teslim etmeyeceğim 

Bedenimle ilgili kararlarıma saygı duymayan bir adamı hayatıma almayacağım 

Yaşamakla ruhsal yönden çaba içerisindeyim 

Durup da  birilerinin beni anlaması için çok geç... 

Asla kendime göre birini bulamayacağım

Yalnızlığımla gurur duyup kendimi her alanda yetiştireceğim

Öğreneceğim bir şekilde mutlu olma sanatını, kendimi motive edeceğim 

Yaşamak ders almak demekmiş

Umut etmek, yarını merak etmekmiş 

Bende yaşayıp göreceğim... 


15 Nisan 2020 Çarşamba

Yaşamak neydi?

Zamanı durduramıyorum... Geriye de alamıyorum... Yaşamak için yeniden umutlandığımı, karamsarlığımı attığımı ve ani öfkelerimi, nefretlerimi, sinirlerimi bir köşeye fırlattığımı sanıyordum. Yanılmışım. En ufak krizde yeniden filizleniyor içimdeki ateş hatta eskisinden daha harlanmış. Uzaklaşmak, kaybolmak istiyorum her şeyden ve herkesten. Bir daha dönmemek üzere gitmek istiyorum. Bu gezegen çürüyor belki de kendi kendini imha etmeye programladı kedini. İçimdeki dünya çoktan kayboldu. Kapattı bana kapılarını ve imha oldu. Hiç bu kadar yalnız olduğumu hissetmemiştim. 

Yeni Bir Başlangıç

Okuyan var mı? Okumuş olan ya da.... Biliyorum biraz geç rastladım bu kitaba. Çoğunuz belki çoktan okudunuz. Ama nasip yeni oldu. Başlangıç olarak kafama yatkın bir kitap. Gençlik kitaplarını zaten ergenlikte değil sadece hala çok seviyorum. Her türlü kitap okurum ama en canımın sıkılmadığı kitap türleri gençlik serileri. Ya da Kimyager gibi. Bilin kurgu, fantastik, gizem, zihin yoran, düşündüren şeyleri çok severim (film, kitap, dizi vs) Geç de olsa yeni bir başlangıç diyorum. 

Dayanamıyorum

Uzun zaman oldu... Biliyorum çok ihmal ediyorum blogumu.. Ama hiçbir şey yapmak istemiyorum. Dünyayı Corona virüsü sardı. Dışarı çıkamıyorum... Çoğu insana göre şanslıyım bir bahçemiz var... Çayımı alıp bahçedeki masamda içiyorum... Gerçi orda da kedi tüyleri rahat vermiyor ama yinede bunun önlemi virüsten daha kolay...
Annemle sürekli tartışıyoruz ve bunalıyorum... Hayatımı hem kurtaran hem de mahveden kadın. Ne zaman beni anlayacak merak ediyorum... Yoruldum, sıkıldım, bıktım ve katlanamıyorum... Ruh halim paramparça. Kendimi işe yaramaz hissediyorum. Ne yapsam hiçbir şey yapmıyor oluyorum... Dayanamıyorum anne artık ya daha anlayışlı ol ya da beni görmezden gel lütfen